Dünya üzerinde hüküm süren çağdaş kültürler birkaç hatalı öncüle dayanır. Bu öncüller insanın konumunun doğadan ayrı oluşu, doğanın insanın kullanımına hammadde oluşu ve insanın doğayı ve doğal kaynakları sınırsızca kullanabileceği gibi öncüllerdir. Ayrıca, çağdaş kültürler doğal dünyayı canlı ve tüm unsurlarıyla topyekün gelişen bir bütün değil de farklı parçaların bir araya toplanmasıyla oluşmuş bir yapı olarak görmektedir. Bütünleyici olmayan bu bakış açısı çağdaş bilimin bulgularını gözardı ederek insanın benlik, doğa ve topluluk algısını yaralamaktadır. Bu bakış açısıyla insan, kendi dışındaki varlıkları topluluk anlayışı içine alamamakta, tüm unsurlarıyla doğayı -hayvanları, bitkileri, suları, denizleri, mineralleri- ticarileştirmekte, bu yapay gerçeklikte insan, tüketici varlık olmaktan öteye gidememektedir. Bir başka deyişle insan ekolojik vatandaş olmayı gözardı ederek, tüketim, rekabet ve kişisel çıkarlar üzerine kurulu bir dünyanın ferdi olarak yaşamını sürdürmektedir. Böyle bir anlayışla da insan kendini toprakların, suların, hayvanların, bitkilerin hakimi olarak görüp yaşayan dünyamıza karşı sorumluluklarını yerine getirememektedir. Oysa ekonomik sistemler ve toplumsal sistemler ülkemizde ve dünyada gittikçe azalan doğal kaynakların bir gün tükenebileceği gerçeğine dayandırılmalıdır; insan var olma mücadelesinde eylemlerine bir kısıtlama getirebilmeli, kısa vadeli çıkarlar yerine uzun vadeli ve doğanın lehine olacak kararlar alabilmelidir. Hacettepe Üniversitesi'nin düzenlediği Toprak Etiği Eğitim Projesi tüm bu konuları ele alan bir projedir. Toprak etiği, ünlü doğa korumacı, ekolog, yazar Aldo Leopold'un mirası olup çevre etiklerinin içinde en geçerli olanıdır; zira temellerini bilimden (ekoloji biliminden) almaktadır.